İnsan dünyaya bir defa gelir. Adam gibi yaşarsa bir kere gelmek de yeterlidir. joe. E. Lewis
13 Mart 2012 Salı
Can, bir Sevimli Hayalet Casper
O bir Sevimli Hayalet Casper. Çocuk dünyaya “arkadaş olmak” için gelmiş. Kimi nerede görse, yaklaşıyor, kendini tanıtıyor ve hemen ardından soru geliyor: “Arkadaş olabilir miyiz?”
Bu soruyu bana sorsa cevabım: “Tabii, senin gibi sevimli bir çocukla kim arkadaş olmak istemez?” olurdu. Ama kazın ayağı öyle değil. Can’ın tüm arkadaş olma girişimlerine sekteyi vuran bir kişi var.
Efe…
Efe, Can’ın iki yaş küçük kardeşi. Aslında Can’dan daha da sevimli. Ancak öylesine sıra dışı yaramazlıkları var ki, bir anda ortamın mikseri durumuna gelebiliyor. Ona da gösteri dünyasından bir karakter yakıştırmak gerekirse örtüştüğünü düşündüğüm karakter “Problem Çocuk” olur. Ya da Casper’in sürekli taşkınlık yapan üç kötü akrabalarından biri.
Gelelim asıl meseleye. Bu ikisini dayıları Özkan geçen gün sinemaya götürmüş. Bekleme salonunda sinemanın başlama saatini bekliyorlar. Efe yine bir yaramazlıkların peşinde gözden kaybolmuş. Can ise sakin sakin dayısıyla birlikte beklerlerken gözüne kendi yaşlarında bir çocuk ilişmiş. Birkaç sabırsız dakikanın ardından Can çocuğun yanına gitmiş ve yine 10 puanlık uzman sorusun sormuş.
“Arkadaş olabilir miyiz?”
Çocuk önce Can’ı şöyle bir gözleriyle tartmış ve arkasından ne geleceğini merak eder bir edayla vermiş cevabını, “Olalım…” Anlaşılan çok hevesli olmasa da karşısındakinin sevecen ve dostane yaklaşımı çocuğu birkaç dakika karşısındakini dinleme centilmenliğine sevk etmiş.
Can konuşmalarıyla yeni arkadaşının ilgisini kendide toplamaya çalışadursun, Efe, Can’ın arka hizasında birilerinin sabrını taşırma girişimlerine başlamış bile. Bulduğu bir kızın pop corn’un deviriyor, şapkasıyla oynuyor, sağını solunu kurcalıyor. Kız rahatsız olsa da hanımefendiliği elden bırakmıyor. Bu Efe’yi daha da heyecanlandırıyor ve dozu artırıyor.
Can’ın karşısında duran bu yeni arkadaş ise Can’ı yarım yamalak dinlerken gözleri onun arkasındaki karmaşada. Can bundan habersiz.
Efe’nin ise artık yaramazlıklarının zirveye ulaştığından arkada kızın annesinin de işe karıştığı bir kaos var. Özkan Dayı artık Efe’ye müdahale etme gereği duyarak oraya gidiyor, ortamı sakinleştiriyor ve Efe’yi tutup uzaklaştırıyor. Efe istemeye istemeye dayının çekiştirmeleri ile uzaklaşıyor ve birden Ağabey’i Can’ın yeni bir çocukla konuştuğunu görüyor.
Dayısından elini kurtardığı gibi Can’ın yanında alıyor soluğu. Karşısındaki çocuğu etkilemeye çalışan ağabeyinin yanına sokuluyor. Çocuk bu yeni gelen yaramaz afacanın neden yanlarında durduğuna anlam veremeden sorar bakışlarla bakıyor uzun uzun. Arkasından Can’a soruyor.
“Bu senin kardeşin mi?”
Can yeni arkadaşının ses tonundan iletişimlerinde bir sorun olduğunu anlıyor. Gardı düşüyor.
“Evet, kardeşim”
Hiçbir şey olmamış gibi konuşmasına kaldığı yerden devam etmeye çalışıyor.
Çocuk artık ne söylediğini pek dinlemiyor, ilgisi dağılmış.
“Kardeşin senden uzunmuş”
Can’ın konsantrasyonu bozuluyor, ne konuştuğunu dahi hatırlamıyor. Belli ki artık yeni arkadaşıyla durum önceki gibi olmayacak. Bir de serde kardeşinden büyük olduğunu ispatlama durumu var. Kardeşine biraz daha yaklaşıyor, aynı duruş şeklini alıyor ve kendini onunla hizalarken, eliyle başlarını işaret ediyor.
“Bak, aslında ben daha uzunum, bak bir santim ondan daha uzunum”
Çocuk bu arkadaşlığı sonlandırırken son cümlesini de ediyor: “Kardeşin senden daha uzun duruyor”
Bizim Casper hüsranla giden arkadaşının arkasından bakıyor. Yapacak bir şey yok. Yanındaki şaklabanla yine baş başa.
Ümitsizce dayılarıyla birlikte çalan gongun ardından sinema salonuna giriyorlar. Efe çiçekli bir bahçede dans edip, koşar bir edayla yerini arıyor. Çarptığı kişilere, koltuklara, yer görevlisine, kendisine, dökülen içeceklere, yiyeceklere aldırış etmeksiniz ilerliyor. Arkasında bir enkaz bıraktığının farkında değil. Sanırsınız ki bir küçük rakıyı devirmiş. Dayısı yine gözden kaybolmasın diye onun peşinden koşmakla meşgul, gözleriyle takip etmekte de hayli zorlandığından telaşlı ve hareketlerini hızlandırmış.
Can ise tamamen kendinde ve ayık, dayısını takip ediyor. Koşarken arkasında kendisini yakalamaya çalışan bir yetişkin yerine, önünde kardeşini yakalamaya çalışan telaşlı dayısını takip ederken alabildiğine sakin, kendinden emin ve sebatkar.
Bu günün ardından… Ben Funda Çamözü, Can’ın teyzesi olarak ona bol arkadaşlı günler diliyorum.
8 Kasım 2010
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder