14 Mart 2012 Çarşamba

Bir çocuğa yapamayacağınız şeylerin sözünü vermeyin


Önder’le bir pazarlık yaptık. Pazarlık şöyle: O dört dönem arka arkaya taktir alacak, ben ona köpek alacağım.
4 dönem üst üste taktir alırsa ona evde bakabilmesi için bir köpek alacağıma dair söz verdim amma ve lakin başladım taktir almasın diye dua etmeye.
Derslerine elini sürmek istemeyen çocukta bir hırs, bir istek, yok böyle bir şey. O ders çalışma isteğiyle çabalayadursun ben başladım “Önder, kendini yorma, taktire gerek yok, bana teşekkür de yeter” demeye. Allahtan çocuğun notları bu dönem taktir vaat etmiyor. Yırttım!
Diğer yandan köpek almak için geçmesi gereken 4 dönemlik süre Önder’e öylesin uzun geldi ki, çocuğun motivasyonu düşmeye ve ilk istek ve hırsını kaybetmeye başladı. Köpek istiyor istemesine ama bunun için bu kadar çok çaba ve süreyi acımasızca buluyor.
Bir hal çaresine bakayım dedim ve Damla’ya sevgili köpeği Elit’i sömestre’de bizde misafir edip edemeyeceğini sordum. “Olabilir tabi, neden olmasın gibi” beni kırmamak için ağzında birkaç kelime geveledi. Net bir yanıt almadığım halde Önder ile aşağıda geçen diyaloga engel olamadım.
Tabi her zamanki gibi o ders çalışmaya, bense ona ders çalıştırmaya çalışıyoruz. Önder üzerine ölü toprağı serpilmiş gibi isteksiz, ağır, tembel, miskin. Dersten başka araya girip kaynatmak için her şeyi yapan çocuğun attığı vuruşları pasa çevirmeye çalışıyorum.
“Anne bir gün benim de bir köpeğim olacak mı?”
“İnşallah büyük, bahçeli bir evimiz olursa senin de bir köpeğin olacak. Şu soruyu doğru cevaplamışsın ama bak bu da ona benziyor burada hata yaptın
“Ooo, ohh o zaman hiç köpeğim olmayacak demektir”
“Bu kadar mı umutsuzsun bahçeli bir evimizin olacağı fikrinden? O soruyu tekrar oku, bence anlamadın
“Hayır, fikirden umutsuz değilim, sadece bunların olması için çok zaman gerek ve o vakit geldiğinde ben bir köpeği şimdiki kadar çok istemiyor olabilirim”
“Nasıl yani?”
“Vazgeçmiş olurum belki, ya da istediğim daha başka şeyler olur”

O an aklıma Aziz Nesin’in dizeleri geldi:
O denli o denli çok beklettin
Alıştırdın bekletmeye kendini
Çok zamanlar geçti de geldin
Senden çok seviyorum senin özlemeni…

Önder bu duyguları daha güzel ifade edemezdi ama her zamanki gibi söylediklerini anlamamış gibi davrandım. Oysa çocukken istediğim fotoğraf makinesi için ne hayaller kurduğumu dün gibi hatırlıyorum.
“İyi ya işte şimdiden vazgeçebilirsin. O şık yanlış, doğrusu D olacak
“Sen ne çok her şeyi saptırmayı seven bir kadınsın anne”
“Ne dedim ki şimdi! Cevap D olacak dedim

Sinirli ve bağırarak konuşmaya başladı:“Birincisi cevap D değil, senin de söylediğin gibi ‘Papaz her gün pilav yemez’ cevabım doğru istersen cevap anahtarına bak. İkincisi ileride bir köpeği bu kadar istemiyor olabileceğim fikri şimdi istememe engel olmuyor.”
Şu papazla ilgili söz: Önder’in attığı halde doğru cevabı verdiği soruların dışında, bazen atıp da doğruyu tutturamadığı sorulara “Attın ama tutmadı bak” dercesine yorum yaparken kullanırdım. Papaz benim durumuma konu olunca tuhafıma gitti bir an ve oğlumun kendini ifade etme şekline de, bir yetişkin gibi ciddi ve otoriter bakışlarına da hayran kaldım. Şaşkın ve çaresiz tek kelime edebildim.
“Pardon”
İkimizde bunun üzerine fazla konuşmadık. Önder sessiz ve isteksiz testini yapmaya devam ediyordu. Yeterince üzülmüştü, ümidini de kaybetmeye başlamıştı köpek konusunda, gözü bile yaşardı. Test kağıdının üzerine bir damla gözyaşı da düşünce suskunluğumu bozdum.
Diyalog şöyle gelişti:
“Önder bak bir arkadaşımla konuştum bize sömestre’de bizde kalması için köpeğini verecek.”
Çocuğun bir anda gözleri parladı. “Ya cinsi ne?”
“Galiba bulldog, şu sorunun cevabı A mı, B mi?”
“Sömestre ne kadar kaldı?” takvime doğru koşmaya başlayınca durdurdum.
“Daha iki ay var. Bak burada mantık hatası var, soruyu bir daha oku
“Yaa, iki ay, 60 gün demek, bütün sömestre kalacak değil mi?”
“Hayır canım, sadece bir gün. Hadi bakalım son üç soru.”

Tabi burada kendi kendime Damla’nın köpeği için onun adına verdiğim sözlerden dolayı suçluluk duygum da devreye giriyor.
“Yaa neden bir gün?”
“Ee, arkadaşım bir günlüğüne verebileceğini söyledi. Bence bu soruyu yanlış yaptın.”

Kuyruklu yalancıyım ama Damla vermese de bir şekilde sömestre’e kadar birkaç gün kalmak üzere bir köpek bulabileceğim kadar zamanım var diye düşünüyorum.
“Arkadaşına sorar mısın, birkaç gün fazla kalabilir mi bizde?”
“Sorarım… Hadi ama şu testi bitir”
“Soracak mısın?”
“Soracağım dedim ya”

Nihayet test bitti. Ben de bittim. Ve tutulması gereken bir söz verdim. Sömestre’da. Damla’nın hiç haberi yok olanlardan.
Bu günün ardından… Ben Funda Çamözü… Bir kez daha kendime ‘tutamayacağın sözler verme’ dedim. Bir şekilde sözümü tutacağım. Nasıl olacak bilmiyorum! Oğlumu mutlu etmek adına sarf ettiğim cümle beni “Günübirlik köpek aranıyor” ilanına kadar götürdü. Haydi hayırlısı!

8 Aralık 2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder