14 Mart 2012 Çarşamba

Pompalamasyon bu yazıya da geldi oturdu


Önder’in sosyal paylaşım sitesinde paylaştığı Pompalamasyon şarkısı bir önceki yazımın konusu idi hatırlarsanız. “Kesinlikle +18 okuyabilir, -18 iseniz hemen sayfadan çıkın” başlığı ile vermiştim. Şarkı bu yazıma da geldi yerleşti.
Yine bir arkadaşımda oturuyoruz. Biz sohbet ediyoruz, çocuklar ellerinde lap top kah oynuyorlar, kah çizgi film seyrediyorlar, kah müzik dinliyorlar.
Arkadaşım ve ben ise gündemdeki politik konulardan, arkadaşımın çıktığı İngiltere seyahatine, altın çileğinden Fatmagül’ün suçuna kadar her türlü ciddi-gayri ciddi konuların arasında boğuşuyoruz. 
Bir anda çocukların lap topundan şarkı geliyor… Pompalamasyon… Kısa metrajla Nevin’e Zeliha’nın evinde olanları anlatıyorum. “Sorma” diyor, “Bu şarkı bizde de olay oldu.”
“Nasıl yani?”
“Önder şarkıyı paylaşınca Soner’in de hoşuna gitmiş, o da paylaşmış sayfasında. Arkadaşı da şarkıyı almış, tek tek ne söylediğini bir kağıda yazmış. Üstelik şarkının içeriğine ilişkin epey kafayı yormuş, iyi bir efor sarf etmiş anlamlarını çözmek için… Ve bomba, üzerine şarkıları yazdığı kağıdı annesiyle paylaşınca patlamış”
“Nasıl yani çocuk, üşenmeden parçayı dinleyip dinleyip kağıda mı yazmış?”
“Anlaşılan öyle yapmış.”
“Çok enteresan. Bizim çocukların aklına herhangi bir parçayı, hele de böyle bir şarkıyı bir kağıda yazmak gelmemişti. Nereden dürtmüş ki bir şeyler çocuğu.
“Bilmem, asıl film ondan sonra… Annesi bana telefon etti. ‘Nevin acil olarak buluşmamız gerekiyor, çocuklarımız için hayati bir mesele’ diye”
“Eee”
“Çocuğun annesi o kadar panik halinde ki, bu çocuklar ne paylaşıyor diye, sorma. Aldı önüme kağıdı koydu. ‘Bak Nevin, Soner çocuğa ne göndermiş’ diye. Anlamsız anlamsız kağıda baktım ve ardından: ‘Ne göndermiş?’ dedim. Elime kağıdı tutuşturunca okudum. Ardından ona sordum. Bunu böyle kağıda yazıp mı göndermiş Soner?’ diye. Yok, öğrendim ki kağıda yazan onun çocuğu. Soner sadece sosyal paylaşım sitesinin sayfasında paylaşmış.”
Soner’in parçayı dinledikten sonra tıpkı Önder gibi arkadaşlarıyla paylaşıp aynı dakikada geçtiğinden ve o parçayı unuttuğundan eminim. Çünkü henüz o parçanın içindeki gizli anlamları keşfedecek olgunlukta değil. Arkadaşı da Soner yaşında, küçük bir çocuk, onun da parçayı kağıda dökerken anlamlarını bilmediğine şüphem yok. Sizin anlayacağınız daha ilkokul 4. sınıf çocukları bunlar. Soner’in arkadaşının annesi olayı öyle bir noktaya getirmiş ki, artık konu çocukların birbirleri ile görüşmemelerine kadar varmış.
“Eee Nevin, anlatsaydın, bu çocuklar henüz çok küçük deseydin. Sizin bir anne olarak böyle bir konuyu dallanıp budaklandırarak çocukların kendilerini bir suçlu gibi hissetmelerine neden olmamanız gerektiğini söyleseydin. Anlamsızca bir gerekçe ile her iki çocuğa da birbirleriyle görüşmemeleri gibi, hak etmedikleri cezalar vermek hiç doğru değil. Üstelik bunlar çok iyi iki arkadaşlar”
“Çok şey söyledim. Soner’in parçada yazan şeylerin anlamını bilmediğini, sayfasında paylaşmasının altında hiçbir art niyet olmayacağını falan söyledim. Ama ikna olmadı. Soner’in aklının başka yönlerde çalıştığını falan ima etti. Ben de bunun üzerine ona ‘sen kendini rahat hissedeceksen görüştürmeyiz’ dedim. Başka ne diyeyim, bilemedim. İkisi de çocuk bunların. Bu kadar toleranssız da olmamak lazım ama, kadını bir türlü ikna edemedim.
“Önder’e sordum bu parçayı nereden aldığını ona da bir başka arkadaşının paylaştığını söyledi”
“Ya işte çocuklar buldukları her şeyi fazla üzerinde düşünmeden paylaşıveriyorlar face bookta”
Soner’e şöyle bir baktım. O kadar küçük, o kadar masumdu ki… Arkadaşının annesi kendi oğluna ve Soner’e ‘erken ergenleşmiş bir sapık’ muamelesi yaparken dönüp hiç suratlarına baktı mı diye düşündüm. O sinirle Nevin’e söyledim:
“E o zaman oğluna türkü dinletsin bu kadın”
“Valla ne dinletirse dinletsin, ben uzak duruyorum artık, paşa gönlü bilir”
“Aslında türkülerde de az müstehcen mevzular yok.”
“Var tabi, Halime’yi samanlıkta bastılar şalvarını gül dalına astılar nasıl mesela”
“Hiç sorma, bu şarkıyı her dinleyişimde Halime’nin samanlıktaki namüsait durumu aklıma gelir”
“Yoksa sen de mi şarkıların içinde alt anlamları özellikle arayıp bulan, çıkarıp kağıda yazan, sonra da üzerinde fikir yürütenlerdensin?”
“Bilmem, biz buna hayal gücüm fazla geniş diyelim istersen”
“Diyelim bakalım”
Başladık Nevin’le karşılıklı atışmaya…
“İndim derelerine bilmem nerelerine, kaytan bıyıklarımı sürtem nerelerine… En son Mahsun söylüyordu galiba”
“Oy farfara farfara ateş düştü şalvara, nasıl ama”
“Ar gelir Osman Ağa ar gelir, Safiye’ye bu karyola dar gelir”
“O tepeden bu tepeye oyun olur mu on beş yaşında da Nazife de Hanım’a doyum olur mu?”
“Bayıra karşı yatır beni tırmala beni kaşı beni, gerçi bu türkü müydü tam olarak hatırlamıyorum ama…”
“Entarisi ala benziyor şeftalisi bala benziyor”
“Dam üstünde un eler tombul tombul memeler, memeler baş kaldırmış kavuşmuyor düğmeler”
“Yatırdım yatırdım çam dibine, batırdım batırdım tam dibine, muah muah can Hadice, Kemal Sunal söylüyordu bir filmde aslı İbo’dan ama böyle mi emin değilim.”
“Hani de benim elli de gram pastırmam pastırmam, Konyalı’dan başkasına bastırmam”
“Barış Manço’nundu galiba… Ama benim adım bal böceği, bekleyemem ben bu geceyi, gelir de koynuna girerim aman sonra da batırırım iğneyi”
Olay bir anda türküden de çıktı ama olsun, tam gaz devam. Karşılıklı her şarkıdan sonra Soner’in içine düştüğü durumun intikamını alır gibi hissediyorum kendimi.
“Al sana o zaman Şebnem Ferah’tan: İçine girdiğin küçük, kaygan deliği yeni ve büyük bir dünya mı sandın?”
“Ankaralı Turgut olabilir, tam hatırlayamadım: Arabada beş evde on beş, hoşuma da giderse bedava”
O şimdi asker canı neler ister, uykuda mevlam beni ona göster… Henüz girmiş 13-14 yaşına edalı işveli köylü güzeli… Salla salla gül memeler çağlasın, salla salla yer yerinden oynasın… Bu gecenin hatırına alıver koynuna sana yapacaklarım var…
Yine bir parça vardı onu da yazarken hatırladım Tarkan’ın savaş benimle seviş, benimle şarkısı vardı. Bir de Sıla’nın sevişmeden uyumayalım, düşündükçe aklıma bir sürü geliyor aslında.
Bu günün ardından… Ben Funda Çamözü, Soner’in üzgün teyzesi olarak kendi çocuğu da dahil tüm çocuklara anlamsız ve acımasız yaftalar yapıştıran kendini bilmez annelere ne diyeceğimi bilemiyorum.

22 Kasım 2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder